RTÜK, Erzurum’daki Kur’an kursunda çocuklara tecavüz davasını haberleştiren Halk TV, KRT ve TELE 1’e yüzde 2 para cezası verdi. Karar, Diyanet’in şikayeti üzerine oy çokluğuyla alındı.
Konuyla ilgili Halk TV’de İpek Özbey’in sunduğu Kadraj programına bağlanan RTÜK Üyesi Okan Konuralp konuştu.
Konuralp, yaşanan olayın çok vahim olduğunu tabir ederek Diyanet’in RTÜK’e yaptığı müracaatta prestijinin zedelendiğini, aşağılandığını ve yayınların halkı kin ve nefrete sürüklediğini tabir ederek kelam konusu yayınlarla ilgili yaptırım talep ettiğini aktardı.
Diyanet’in kendi prestijini korumak hedefiyle bu başvuruyu yaptığını söyleyerek, “Belki de çok uzun müddettir, Radyo ve Televizyon Üst Şurası’nın direkt merkezde olduğu bir kararı tartışmıyoruz aslında. Hangi münasebetle olursa olsun RTÜK bugün, sırf yayın yasağı ihlali gerekçesiyle Halk TV ve KRT’ye ceza verdi. Halk TV ve KRT’ye, Diyanet’in başvurusunu kabul etmesi halinde çok daha ağır bir yaptırımı gerektirecek, bu ihlallerin olduğu programların tümünün durdurulması hatta kanalların yayınlarının durdurulmasına gidebilecek bir talebi kenara koydu ve sadece yayın yasağı ihlali gerekçesiyle kanallara ceza verdi” dedi.
Bu durumun RTÜK’e övgü gerektirmediğini söyleyen Konuralp, “Bunun da gündeme getirilmemesi gerektiriyordu” tabirlerini kullandı.
“Yayın yasağı ihlali gerekçesiyle hükmedilen cezanın da verilmemesi de gerekirdi ki zati sayın İlhan Taşçı’yla bir arada bu karara da karşı oy kullandık” diyen Konuralp, RTÜK’ün övgüyü haketmediğini lakin Diyanet’in müracaatının ‘vehamet’ olduğunu söyledi.
Konuralp kelamlarına şöyle devam etti:
“Çocuğun üstün faydasını gözeten bir yayıncılık sürdürüyor olmanıza karşın ‘Hayır, bu çocuğun üstün faydasını gözeten bir yayın değildir. Kuruma yönelik tenkit ve haksız ithamlara dönmüştür bu yayınlar’ teziyle size, KRT’ye ve TELE1’e yüzde iki para cezası verildi. Buradaki durum şu; insan utanır. Birtakım durumlarda yüzü kızarır, başını şayet ve bir daha bu ve buna emsal durumları bilhassa çocuklara yönelik, çocukların istismarına yönelik durumların bir daha yaşanmaması için bir özeleştiri yapar ve kamuoyunu da bu süreçte gerçek bilgilendirir. Bunları yapmak yerine, kamuoyunda oluşan infiali yatıştırmak yerine ve bu istismarın sorumlularının en ağır halde cezalandırılması konusunda bu işin takibi ve sürdürücülüğünü yapması gerekirken çabucak Diyanet İşleri Başkanlığı Hukuk İşleri’ne bir dilekçe yazdırılıyor, RTÜK’e başvuruluyor, ‘Vay sen yayın yasağı olmasına karşın böylesine yayın yapılmasına nasıl müsaade verilir? İşte bu kanallara ceza verilsin’. Dediğim üzere, utanılması lazımdı, yüzlerinin kızarması lazımdı, başlarını öne eğip bu işten bir ders çıkartmaları gerekirdi”
Söz konusu dilekçenin baştan başa ‘vehamet’ olduğunu bir kere daha tabir eden Konuralp, dilekçenin son derece baya ve sığ bir metine sahip olduğunu belirtti.
Konuralp, RTÜK’ün kararının övgüyü haketmediğini fakat aldığı kararın ‘Bu yayınlar Diyanet’e yönelik bir aşağılıcılık, Diyanet’in prestijini zedelemeye yönelik bir yayın çzigisi değildir’ manasına da geldiğinin altını çizerek, “Bu da kurtarmıyor ancak RTÜK’ü. Gündeme hiç gelmemesi, hiç tartışılmaması gerekirdi” dedi.
Konuralp ayrıyeten, Diyanet’in bu dilekçesi ve müracaatıyla çocuğun üstün faydasını gözetme unsurunu elinin zıddıyla kenara attığını söyledi.
