Biraz geç oldu fakat sonunda Türkiye’nin en değerli sıkıntısının enflasyon olduğunu anladılar. Pahalıktan halkın inim inim inlediğini gördüler.
Düne kadar enflasyonu önemsemiyorlardı. AKP Genel Lideri 1 Aralık günü partisinin milletvekillerine seslenirken ne demişti?
‘Kur dediğin bugün artar, yarın düşer, enflasyon dediğin bugün artar, yarın düşer.’
Tercümesi şuydu:
Enflasyona başınızı takmayın, kur artışını önemsemeyin, bunlar süreksiz. Yarın, öbür gün düşer. Kıymetli olan faiz. Faizi düşürerek önlemimizi aldık, kur da düşecek, enflasyon da…
Hükümetin yegâne temsilcisi bu görüşte olduğu için iktisadın ipi koy verildi. Zaten ucundan tutan mı vardı, iktisatla ilgilenen mi vardı, ekonomiyi bilen mi vardı ki ucundan tutsun diye itiraz edeceksiniz… Haklısınız.
Devletin doruğu önemsemeyin dedikten sonra ama işler sarpa sarıyor demek kimin haddine!
Merkez Bankası Para Şurası Aralık ayında inadına faizi daha da düşürdü, dolar 18.5 lirayı görünce Beştepe’de şimşekler çaktı.
Saray yedi şiddetinde sarsıntıyla sarsıldı.
Saray’ın iktisat danışmanları, Maliye Bakanı, Merkez Bankası Lideri yerinden sıçradı. O sarsıntıyla bir nebze de olsa akılları başlarına geldi.
Döviz kurundaki artışın enflasyonu arttırdığını anladılar; daha doğrusu öğrendiler! Deneyerek öğrendiler ancak olan gariban halka, fakir halka oldu.
Kuru zapt-ı rap altına almak için TL’yi dolara vidaladılar. Dolar endeksli mevduat hesabı diye icat yaparak ortalığı yatıştırmaya çalıştılar.
Rekabetçi olsun diye yükselttikleri kuru bu kere aşağıya çekmeye çalıştılar. Daha doğrusu ihracat artsın, cari açık kapansın diye değersizleştirdikleri Türk lirasına biraz kıymet kazandırma operasyonuna giriştiler.
Bir nebze akılları başlarına gelmişti lakin o kadar. İki nebze değil!..
Bu seferde doları tutarsak enflasyon biraz yükselir sonra aşağıya iner fikriyatının peşinden gittiler. Hususun uzmanı olan(!) Maliye Bakanı Nebati, enflasyonun ocak ayında pik yapacağını sonra ineceğini argüman etti.
Dediği olmadı, enflasyon yüzde 50’nin altında kalacak dedi, o da olmadı, daha ikinci ayda yüzde 50’nin üzerine çıktı. Yaza kadar düşecek dedi, baktı ki gidişat düzgün değil bu yıl yüksek enflasyonla yaşayacağız diyerek işin içinden çıktı.
Gerisi; sen sağ ben selamet!
Cumhurbaşkanı da enflasyonun bugün çıkıp yarın inmeyeceğini sonunda kabul etti. Melet kilo almak üzere bir şey. Çabuk kilo alırsın, yağlar üzerine yapışınca onlardan kurtulmak için aylarca uğraşır durursun.
Enflasyonda bu türlü. Ülkeye yapıştı mı kolay kolay gitmez.
Erdoğan en değerli meselemizin yüksek enflasyon olduğunu ilan edince Nebati Bakan durur mu?
O da bastı demeci:
‘En büyük sorun enflasyon. Öteki sorunumuz yok. Enflasyon bir müddet daha mevcut düzeylerde devam edecek’
Biz ne diyelim?
Allah öbür kaygı vermesin mi diyelim? Geçen yıl dört lira olan ramazan pidesi altı lira oldu buna da şükür mü diyelim?
İktidarımız bizi düşünüyor pidenin gramajını 365 gramdan 330 grama düşürdü kilomuz artmayacak diye sevinelim mi?
Nebati Bakan geçen cuma günü 10 kadar iş insanıyla kahvaltı da buluşuyormuş ve demiş ki: ‘Yüksek enflasyonun farkında ve şuurunda olup, denetim altına almak için birçok çalışma yapılmakta ve tamamladıkça bunları kamuoyu ile paylaşmaktayız’
Neyse, bu da bir etap.
Hastalığın varlığını kabul ettiler. Ancak hastalığın nedeni konusunda teşhisi koyamadılar. Enflasyonun neden kaynaklandığını bulmadan, yani gerçek teşhis koymadan tedavi mümkün değil.
Sebebini bulacaksınız ki sonuç alın!
Teşhisi koyamazlar…
Çünkü herkes biliyor ki enflasyonun da, hayat pahalılığının da nedeni Saray. Bakan Nebati de, Merkez Bankası Lideri da, grubun içinde…
Tedavi mümkün değil.
Niye mi?
Düşünün hastayı tedavi edecek hekim hastalığın sebebinin kendisi olduğunu kabul etmiyor.
Hastayı tedavi edebilir mi?
(Yine dayanamadım parantez açtım. Bu ortada Maliye Bakanı cuma günü 10 iş insanı ile kahvaltı ederken enflasyonla çaba edeceğini söylemiş.
Enflasyonla gayret onun değil, Merkez Bankası Başkanı’nın vazifesi.
Merkez Bankası Lideri da cari açığı kapatmak için uğraştığını açıklamıştı. Bu da onun değil Maliye Bakanı’nın misyonu. İstifa eden eski Maliye Bakanı Albayrak veda bildirisinde at iti iz itine karıştı demişti. Yoksa bu durumu mu kastetmişti? Parantezi kapattım)
