MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli, partisinin küme toplantısında gündemi kıymetlendirdi.
Bahçeli, Türk Tabipleri Birliği’ni gaye alan açıklamalarda bulunarak ‘kapatma’ davetini yineledi. Bahçeli, “Nerede bir melanet varsa TTB Lideri ve işbirlikçi idaresi oradadır. Bunlar bir avuç millet ve devlet muhalifidir. PKK’nın yanında olan, HDP’nin yanından giden bunlardır. Bunlara tabip demek, Tabipler Birliğinin başında ‘Türk’ isminin bulunmasına sessiz kalmak Türklüğü ve doktorluğa en dehşetli bühranıdır” dedi.
Bahçeli’nin satırbaşları şöyle:
Cemrenin havaya, suya ve toprağa düşmesine karşın karlı ve soğuk hava koşullarına maruz kaldığımız hepimizin malumudur. Kar yağışı hayatın olağan akışını olumsuz etkilerken, öbür yandan önümüzdeki ayların verimli ve bereketli geçeceğini müjdelemektedir. Kar yılı var yılıdır. Hamdolsun barajlarımız dolmakta, tabiatımız büyük bir uyanışa hazırlık yapmaktadır Ümit ediyoruz ki bu bahar bir öteki hoşlukta olacaktır.
Dün 21 Mart Nevruz Bayramı’nı karşılamanın, kutlamanın, bahara biraz daha yaklaşmanın heyecanını yaşadık. Nevruz, birlik, dirlik, barış ve huzuru sembolize eden müstesna bir günün ismidir. Sadece bir mevsim döngüsü olarak tanımlamanın yersiz kalacağız Nevruz Bayramı birebir vakitte bolluk ve rahmetin, dostluk ve kardeşliğin timsalidir. Tıpkı vakitte binlerce yıllık tarih süreci içerisinde büyük Türk milletini ortak sevinç ve tasada buluşturan esaslı bir kucaklaşma fırsatıdır. Bu kadim, kültürel mirasımız elbette ulusal birlik ve beraberliğimizin kaynaklarından birisidir.
Türk Dünyası’nda Sultan Nevruz ismiyle kutlanan bu günde esas dileğim milletimizin birlik ve dirliğinin ebediyete kadar vasıl olması, dünyanın her yerinde barışın, iyiliğin ve istikrarın hakimiyet kurmasıdır.
Balkanlardan Sibirya’ya bozkırlara uzanan büyük bir coğrafyada kutlanan Nevruz’un geçmişle bugün ortasında bir köprü olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Yakılan ateşler, tutuşan eller, çarpan yürekler, sevinç saçan gözler Nevruz’un kültürel dokusunu gözler önüne sermektedir.
HDP’nin Nevruz kutlamalarına tepki
Nevruz, tıpkı halde bölücülerin, gayri ulusal çevrelerin, çarpık zihniyetlerin, terörizme yakasını kaptırmış lekeleri mihrakların değil Türk’ün ezeli bayramıdır. Türk milletinin ebedi bayram günüdür. Nevruz’u şiddet dolu gayelerine materyal yapmaya teşebbüs edenler zulme sözcülük, zillete gözcülük yapan odaklardır. PKK’nın ikmal deposunun ileri kulesi olan HDP’nin hafta sonu düzenlediği kelamda Nevruz kutlamaları bu yılda ağır tahriklere sahne olmuştur. Pek çok vilayetimizde korsan programlar düzenlemiş, bu kapsamda bölücüler, yasa dışı sol örgütler yeniden fitne saçmışlar, bir defa daha Türk’ün bahar bayramını gölgelemeye çalışmışlardır. Kürt kökenli kardeşlerimizle Alevi İslam inancına mensup canlarımızı istismar eden dahası Nevruz’da nifak üreten kan içici vampirlere fırsat verilmeyecektir. Bir CHP’linin terörist Demirtaş’a ‘barış insanı’ demesi önümüzdeki günlerde TBMM’de olacağını söylemesi buhran içinde kalmış bir zihnin hezeyanıdır. Bir teröriste barış insanı demek barışa ihanettir. Teröristin yeri TBMM değil demir parmaklıklar gerisindedir.
‘Çürük başlar…’
Kış mevsinin akabinde bahara yeni bir kapı aralayan Nevruz’un kıyamete kadar baki kalmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
Çanakkale denince akla gelen, imanlı direniştir. Aziz ceddimiz Çanakkale’de bir destan yazmıştır. Bu destan kuşaktan nesile aktarılmıştır ve tarihe mal olmuştur. Atatürk’süz Çanakkale diyenlere sesleniyorum. En az başka kahramanlarımız kadar Atatürk’te Çanakkale’nin her yerindedir. Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum diyen kelamlar Çanakkale’de hala duyulmaktadır. Hiçbir densiz Atatürk üzerinden yeni bir tartışmaya yanaşmamalıdır.
1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılma emelini Çanakkale Zaferi’nin Atatürk’le değil köprüyle anılmasını argüman eden çürük başlar, ne Çanakkale’yi bilirler, ne Atatürk’ü bilirler ne de Türkiye’ye sevgi gösterirler. Bunların işleri, yapılan her yapıta kulp takmak, iftira atmaktır.
Bunların kalpleri mühürlüdür, Çanakkale Türk milletinin namus kilididir. Bizim kime çektiğimiz nettir. Bizim feyzimizin ana kaynağı da muhakkaktır. Buna karşılık Türkiye’yi kötüleme yarışına girenlerin soyunun sopunun nereye dayandığı meçhuldür. Aziz şehitlerimizi bir defa daha rahmetle, hürmetle anıyorum. 18 Mart 2022’de hem Çanakkale Zaferi’ni andık hem de muazzam bir yapıtın açılışına gururla şahitlik ettik. Böylece Asya ile Avrupa 6. sefer birbirine bağlanmıştır. Çanakkale Köprüsü, feribotla 1 saat süren boğaz geçişini 6 dakikaya düşürmüştür. Bunun yanında Malkara’dan Çanakkale’ye uzanan 103 kilometrelik otoyol da hizmete girmiştir. Marmara Otoyolu ringi tamamlanmıştır. Türkiye’nin bölgesel ve global ticaretteki kıymeti daha da artacaktır.
Çanakkale bugün de geçilemez, Türkiye’yi geçmek asla mümkün olamaz. Çanakkale’den geçiş fırsatını yalnızca Türk milleti verecek o da 1915 Çanakkale Köprüsü’nden olacaktır. Bu köprüde emeği geçen Başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere herkese teşekkür ediyorum.
Açılıştan rahatsız olanlar kendilerini ele verdi. Birtakım medya organları ve sakat zihniyet sahipleri geçiş fiyatını mazeret ederek karalama kampanyasına bel bağlamışlardır. Bu köprü milletin sırtında yeni bir kamburmuş. Geçiş fiyatı 200 TL fazlaymış. CHP tekrar hazımsızlık örneği göstermiştir. O köprüden siz de geçeceksiniz, o köprüden tarihin anıları geçiş merasimi yapacak, neden telaşlanıyorsunuz? Bu köprü ülkemizin gururudur, bunu da mı kabullenemiyorsunuz? Bu kadar mı gözünüz körleşti? Bari hürmet gösterin, uzaktan bakanlar sizi adam zannetsinler. Şayet köprüden geçmem diyorsanız buyurun denize atlayıp yüze yüze gidip gelebilirsiniz. Buna pürüz yoktur. Asıl sıkıntıları Çanakkale zaferidir. Bu tarihi hezimetin kuyruk acısını çekiyorlar. Ancak beyhudedir, bütün uğraşlar beyhudedir. Dün başaramadıkları işgali bugün asla başaramayacaklar.
TTB tekrar hedefinde
Türkiye’nin yükselişine mani olamayacaklar. Önümüze taş koyamayacaklar. Milletimize ve ülkemize hizmet eden, her meslek mensubunun başımız üzerinde yeri vardır ve bu tartışmasızdır. Hiç kimseye peşin hükümlü bakamayız. Bizim kıstaslarımız kriterlerimiz anlayış ölçülerimiz çok berraktır. Türkiye’ye nefret besleyenler karşı cephemizdir. Hem ihanete çanak tutan, hem terör örgütlerine methiyeler tertip hem de insan haklarından bahsedenler köksüzlerdir. İhanet edene göz yummak günaha iştiraktir. Türk Tabipler Birliği isimli bölücü yapılanma Türk tabiplerini temsil edemez.
Doktorlarımız şifanın ana minvalidir. Sevgi ve hürmete layık Türk doktorlarına tek bir lafımız yoktur. Lakin nerede bir melanet varsa TTB Lideri ve işbirlikçi idaresi oradadır. Bunlar bir avuç millet ve devlet muhalifidir. PKK’nın yanında olan, HDP’nin yanından giden bunlardır. Bunlara hekim demek, Tabipler Birliğinin başında ‘Türk’ isminin bulunmasına sessiz kalmak Türklüğü ve doktorluğa en müthiş bührandır.
Bizim, TTB’ye yönelik haklı tenkitlerimiz bu kuruluşa çökmüş 3-5 Türkiye düşmanıyla ilgilidir. Bunların dışında hiçbir tabip sözlerimize alınmamalı, gücenmemelidir. Muğla’da bir uzman çavuşumuzun hastanede maruz kaldığı makûs muamele bizleri üzmüştür. Sıhhat çalışanlarımıza yönelik şiddetin karşısında olacağız lakin askerlerimize yönelik akın ve tacizlerin de sonuna kadar karşısında duracağız.
TBMM’ye sunulan ve ilgili komiteye havale edilen sıhhatte şiddetin sona erdirilmesi için kanunda değişiklik yapılmasını öngören tasarıyı ön şartsız kabul edeceğiz. 1 kişinin yanlışı genelleştirilemez. Sıkıntı bir periyottan geçerken en küçük bir provokasyonun sonuçları ağır olabilecektir. Ne hastanede, ne postanede, ne mahkemede, ne adliyede, ne de hayatın öteki alanlarında insanlık pahaları asla çiğnenmemelidir. Sütten ağzımız yandığı için yoğurdu üfleyerek yememiz bu yüzdendir.
1970’li yıllarda hain bir kurşunun vücuduna isabet ettiği bir dava arkadaşımız, Hacattepe’ye kaldırılmıştı. O dava arkadaşımızın bir an evvel tedavi altına alınması gerekiyordu. Zira hayati tehlikesi vardı. Arkadaşımızın ülkücü olduğunu öğrenen bir kaç tabip müsveddesi, bırakın gebersin demiştir. Ülkücü hareket, kalpsizlerin oyunlarını bozarak bugünlere gelmiştir. İşte o hekim müsvedderinin çatı kuruluşu TTB’dir. Dağdaki teröriste pansuman yapanla bunun ne farkı vardır. Doğu ve Güney Doğu’daki meskun mahal operasyonlarından ötürü milletlerarası mahkemelerde yargılanmasını gerektiğini söyleyen bu kişi değil midir. Açık açık sesleniyorum. TTB mutlak suretle kapatılmalıdır.
Rusya-Ukrayna savaşı
Barış ve istikrarının kurumsal bir boyut kazanması öncelikli bahis başlıklarından bir adedidir. Sayın Cumhurbaşkanımızın görüşmeleri, telefon diplomasisi, ülkemizin çekim gücünü artırırken barış hasretlerini de canlı tutmaktadır.
Dışişleri Bakanımızın açıklamasına bakarsak, Ukrayna ve Rusya’nın konumlarında bir yakınlaşma olduğu anlaşılmaktadır. Müzakere edilen altı unsurluk koşulların birinci 4 hususunda mütabık kalındığı açıktır. Savaşa en istikrarlı yaklaşan ülke Türkiye’dir. Putin’in aklıselim çizgiye gelmesi beklentimiz ve temennimizdir.
Rusya’nın denizlerdeki mayınların Karadeniz’e gelebileceğini söylemek ya algı oyunu, ya da çok büyük bir tehlikedir. Savaşın kazananı barışın da kaybedeninin olmayacağı bir gerçektir.
Silahların susma vakti gelmiştir. Diplomasi kanallarıyla savaşı sona erdirmek mümkündür. Türkiye’nin sağ duyulu siyasetleri savaşı sona erdirmekte değerli rol oynamaktadır. Oyun kuran ülkelerin oyunları birer birer bozulmaktadır. Hiçbir ülke Türkiye kadar yeterli niyetli bir tavır içerisinde değildir. Ukrayna-Rusya savaşının sona ermesinin tek yolunun , devlet liderlerinin, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ile mesela İstanbul’da bir ortaya gelmesidir.
‘NATO üyeleri ortasında yaptırıma maruz kalan tek ülke Türkiye’dir’
Ukrayna Cumhurbaşkanını periyodik biçimde parlamentolarında konuşturan ülkeler bize nazaran samimi değildir. Tiyatroya gerek yoktur. Bunu izleyip aldanacak kimse olmayacaktır. Ukrayna Cumhurbaşkanını parlamentolarında konuşturan ülkelerin, savaşı körükleyen ABD’ye itirazı ne vakit gelecektir. Hani yaptırımlar Rusya’nın nefesini kesecekti. Bu nasıl müttefikliktir. NATO üyeleri ortasında yaptırıma maruz kalan tek ülke Türkiye’dir. Dost bildiklerimiz tarafından, egemenlik haklarıyla oynanan, aleyhine ekonomik, siyasi ve diplomatik tuzaklar kurulan ülke de Türkiye’dir. Gayret ettiğimiz terör örgütlerine dayanak verenlerine bakın ki NATO’da tıpkı çatı altında olduklarımızdır. Kuzu postuna bürünmüş hiçbir ülke bize adalet dersi veremez. İnsanlık hatırlatması yapamaz. Yaptırımlara neden katılmıyorsunuz diyemez. Bu devleti Türk milleti kurmuştur son kelam ve karar Türk milletinindir. Güç günümüzde yalnız bırakanları asla unutmayız.
Furkan Vakfı’na müdahale
Bizim anlayışımıza nazaran devlet demek, hukuk demektir. Türkiye muz, cumhuriyeti, çadır devleti değildir. Bir devletin 3 temel ögesinden olan egemenliği sulandıracak hiçbir örgüte, yapıya derneğe musamamız olmayacaktır.
İslam dini barış ve kardeşlik dinidir. İstismarcıların, fesat yuvalarının fırsatçıların hesabı sorulmalıdır. Bunlar vatana ihanettir. Bedeli muhataplarına çok ağır ödetilmelidir. Devleti koruma edeceğiz.
