İstanbul’da 2 Nolu Baro’nun düzenlediği iftar programında konuşan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, bugüne kadar vazife yaptığı hiçbir yerde hiçbir baro tarafından bir iftar düzenlendiğini hatırlamadığını söyledi.
Bundan sonraki süreçler içerisinde savunmayı güçlendirmenin, hak arayanların önünde koşan avukatları desteklemenin, hakkını arayanın yargıda ve başka her yerde müdafaasını yapanların yanında durmanın Adalet Bakanlığının birinci öncelikleri ortasında yer almaya devam edeceğini kaydeden Bozdağ, hakim ve savcı yardımcılığı kuruluşunu yeni devirde hukuk sistemine kazandırırken, öte yandan da stajdan başlamak suretiyle avukatların da daha uygun yetiştirilmesi için yeni projeleri hayata geçirme kararlılığında olduklarını söyledi.
Bozdağ, “Cumhurbaşkanı’mızın İnsan Hakları Aksiyon Planı çerçevesinde açıkladığı siyasetleri hayata geçirme noktasında önemli çalışmalar yürüttüğümüzü söz etmek isterim. Yeni devirde staj periyodunda dayanakların verilmesi, ofislerini yeni kuran genç avukatlarımızın desteklenmesi, meslek içerisinde olan avukatlarımızın kendi alanlarında uzmanlaşmaları ve daha ileri adım atmaları konusunda gereksinimlerinin karşılanmaları mevzularında kıymetli adımlar atacağımızı, bir kere daha tabir etmek istiyorum.” diye konuştu.
Bozdağ: Tarihi adım atacağız
Hukuk Sigortası’nı Türkiye’ye kazandırma konusunda bir iradeye de sahip olduklarını aktaran Bozdağ, bu sistem sağlıklı işlediği vakit fiyat konusundaki tartışmaların pek birçoklarının sona ereceğini, avukatların da mesleklerini daha düzgün icra etmelerine büyük takviye sağlanacağını söz etti.
Çalışmalarını tamamladıktan sonra Barolar Birliği ile görüşmek suretiyle Hukuk Sigortası’nı Türk hukuk sistemine kazandırma konusunda kıymetli ve tarihi bir adımı atacaklarını aktaran Bozdağ, “Belki bu adım, bugünden yarına yetişmeyebilir lakin 2023 seçimlerinden sonra hükümetimizin, üzerinde ciddiyetle duracağı adımlardan birisinin bu olduğunun altını bir sefer daha çizmek istiyorum.” halinde konuştu.
Bozdağ, orta buluculukla ilgili tartışmaları yakından takip ettiğini, bir yandan orta bulucu avukat bir yandan orta bulucu olmayan avukat ayrımının avukatlar ortasında yeni bir statü ve hiyerarşinin de oluştuğunu gösterdiğini, bunun hakikat bir şey olmadığını, bu noktada yeni bir sistemi de hayata geçirme konusunda bir kararlılıkları olduğunu kaydetti.
Bu bahiste yeni bir adım atacaklarını, bunu bu yıl içerisinde hayata geçireceklerini anlatan Bozdağ, “Bununla ilgili hazırlıklarımızı devam ettirdiğimizi bilmenizi istiyorum. Zira orta buluculuk yalnızca bilgiyle yapılan bir iş değil, birebir vakitte bir deneyimin, görgünün, birikimin de olması lazım.” dedi.
Kılıçdaroğlu’na: Her salı bir bakıyorum bugün kümede mahkeme kuruldu mu diye
Bozdağ, Türkiye’nin bir hukuk devleti olduğunu, hukuk devletinin sağlıklı işlemesinin, herkesin üzerine düşeni hukuka uygun bir biçimde yapmasıyla mümkün olduğunu, anayasaya, maddelere ve hukuka uygun biçimde hareket eden, her iş ve aksiyonu bu çerçevede hayata geçiren bir ülkenin, hukuk devletini her manada ve alanda tahkim edeceğini belirterek, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin bu manada yaşadıklarını daima birlikte takip ediyoruz. Bir yandan siyaset kurumu bir yandan yargıdan beklentileri olanlar bir yandan değişik hesapları olanlar, daima bir biçimde yargı vazifesi yapan yargıçlarımızı, savcılarımızı, avukatlarımızı amaç tahtasına koyuyorlar, her gün yahut muhakkak aralıklarla daima haksız tenkitlerle onları yıpratmaya çalışıyorlar. Bir yandan biz ‘Yargıya itimat artsın.’ diyoruz, bir yandan biz ‘Yargı hizmetlerinden memnuniyet artsın.’ diyoruz lakin öte yandan hiçbir meslek kümesinin yargı vazifesi yapan avukatlar, yargıçlar ve savcılar kadar yıpratılmaya ve haksız tenkitlere olağan tutulduğunu görmüyoruz. Büyük bir haksızlık yapıldığını buradan tabir etmek isterim. Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Lideri, görülmekte olan bir davayla ilgili tweet atıyor, şayet istediği üzere bir karar çıkarsa nasıl öveceğini, istediği üzere karar çıkmazsa nasıl itham edeceğini üstü kapalı bir halde tabir ediyor. ‘Eğer kararlar istediğimiz üzere gelirse Ankara’da, İstanbul’da yargıçlar var, şayet istediğimiz üzere gelmezse Sarayın yargıçları var.’ O vakit oturup hepimizin bir karar vermesi lazım. Hangi karar İstanbul’daki, Ankara’daki hakimin kararı ya da hangi karar diğer bir karar. Maalesef, her salı bir bakıyorum, sanki bugün kümede mahkeme kuruldu mu, sanki bugün kümede Sayın Kılıçdaroğlu ağır ceza reisi üzere karar açıklıyor mu ya da bir diğeri başka ithamda bulunuyor mu diye emin olun huzursuz oluyorum.”
Yine bu hafta kümede yargıçları suçlayan adımlar atıldığını tabir ede Bozdağ, anayasanın çok açık olduğunu, hiç kimsenin, hiçbir organ, makam, mevkinin, yargı yetkisinin kullanılması konusunda hakim ve savcılara buyruk ve talimat veremeyeceğini, tavsiye ve telkinde bulunamayacağını, genelge ve talimat gönderemeyeceğini söyledi.
Bozdağ, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Ama baktığınızda, karar öncesi nasıl karar verileceğine dair büyük büyük laflar yapılıyor. Bu, tavsiyede, telkinde bulunmak değil mi? Bir yandan hukuk devleti bir yandan hak bir yandan adalet diyeceksiniz, öte yandan hukuk devleti diyen anayasamızı ve anayasamızın 138. unsurunu ayaklarınızın altına alıp çiğneyeceksiniz. Türkiye’nin burada önemli meseleleri var. Öte yandan ‘Ben gelirsem şunu özgür bırakacağım.’, güya mahkeme. Tutuklama kararını sen mi verdin? Ya da yargılamayı sen mi açtın? Nasıl yapacaksın? Bir yandan diyor ki ‘Siz yargıya müdahale ediyorsunuz.’ Öte yandan soruşturmanın başından sonuna kadar yargılamanın her basamağına müdahale etmek için elinden ne geliyorsa onları sonuna kadar yapıyorlar. Bir tane gerçek var, yargıya müdahale yanlışsa daima birlikte bunun karşısında duracağız. Lakin ‘Benim istediğim şahıslarla ilgili karar istediğim üzere çıkarsa pek hoş lakin istemediğim üzere çıkarsa karar haksız.’ demek yargıya da yargı misyonunu yapanlara da büyük bir bühtandır. Yargı kimsenin şamar oğlanı değildir. Herkes, konuşurken hangi mevzuda konuştuğuna ihtimam göstermelidir, dikkat etmelidir.”
